31 Ekim 2011 Pazartesi

31 ekim pazartesi-76.gün-Nisa Suresi 1.sayfa


4 - NİSÂ SÛRESİ
Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir.

Bismillahirrahmânirrahîm
1.
Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da1 eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir.
2.
Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.
3.
Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.2 Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.
4.
Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.
5.
Allah’ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. O mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.3
6.
Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (büluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.

30 Ekim 2011 Pazar

nur üstüne nur

"Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nu­runun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki do­ğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuş­turulur. O'nun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu) nûr üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah in­sanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir."nur 35

Peygamber (s.a.v.) sabah namazında şöyle dua ederdi:
"Allah'ım! Kalbime, kabrime, kulağıma, gözü­me, saçlarıma, vücuduma, etlerime, kanıma, kemik­lerime, önüme, arkama, sağıma, soluma, üstüme, al­tıma nûr bahşet. Allah'ım! Bana nuru ziyade et ve nûr bağışla, bana nûr ver."
amin.

29 Ekim 2011 Cumartesi

30 ekim pazar-75.gün-Al-i İmran suresi son sayfa

Bismillahirrahmanirrahim
195- Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevap verdi: «Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah katından bir karşılık (sevap) tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun katındadır.»
196- Küfre sapanların ülke ülke dönüp-dolaşmaları seni aldatmasın.
197- (Bu) Az bir yarar(lanma) dır. Sonra bunların barınma yereri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o.
198- Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın katında olanlar daha hayırlıdır.
199- Şüphesiz, Kitap Ehlinden de, Allah'a size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar, Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir.
200- Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın. (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkup-sakının. Umulur ki kurtuluşa varırsınız.




29 ekim cumartesi-74.gün-Al-i İmran suresi 26. sayfa


Bismillahirrahmanirrahim
187- Hani kendilerine kitap verilenlerden: «Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz» diye kesin söz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür.
188- Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmeden hoşlananları (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar için acıklı bir azab vardır.
189- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah, her şeye güç yetirendir.
190- Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.
191- Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) «Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.»
192- «Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur.»
193- «Rabbimiz, biz: «Rabbinize iman edin» diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür.»
194- «Rabbimiz, peygamberlerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin.»

28 Ekim 2011 Cuma

28 ekim cuma-73.gün-Al-i İmran suresi 25. sayfa

Bismillahirrahmanirrahim
181- Andolsun; «Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginleriz» diyenlerin sözlerini Allah işitmiştir. Onların bu sözlerini ve Peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve: «Yakıcı olan azabı tadın» diyeceğiz.

182- Bu, sizin ellerinizin önden sunduklarıdır. Allah, gerçekten kullara zulmedici değildir.

183- «Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamız konusunda and verdi,» diyenlere, de ki: «Şüphesiz, benden önce nice peygamberler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru idiyseniz, şu halde onları ne diye öldürdünüz?»

184- Eğer seni yalanlarlarsa, senden önce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen peygamberleri de yalanlamışlardır.

185- Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metâdan başka bir şey değildir.

186- Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız, (bu) emirlere olan azimdendir.

27 Ekim 2011 Perşembe

Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, “Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum” dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur. tevbe 92

Allah'ım bizi gözlerimiz yaşlarla geri dönenlerden değil, senin dinini yüceltmek için savaşmaya gücü yetenlerden eyle. amin

"Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azaplandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun. Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe Suresi, 14-15)

Allah'ım düşmanlarını bizim ellerimizle azaplandır ve zaferi nasib eyle. amin

Dua

Hz. Davud zamanında kuraklık oldu. Halk dua etmek için aralarından üç âlimi seçtiler.

Âlimlerden biri şöyle dua etti: (Ya Rabbi, Kitabında kendimize zulmedenleri affetmemizi bildirdin. İşte biz, nefslerimize zulmettik. Senden af diliyoruz. Bizi affet!)

İkinci âlimin duası da şöyle: (Ya Rabbi, Kitabında köleleri, azat etmemizi bildirdin. İşte biz kul olarak huzurundayız. Bizleri azat eyle!)

Üçüncü âlim de şöyle dua etti: (Ya Rabbi, Kitabında, kapımıza gelen saili(dilenciyi) kovmamamızı, yüz çevirmememizi bildirdin. İşte biz de sail olarak huzurundayız. Senden rahmet istiyoruz. Bizi boş çevirme!)

Duaları kabul olarak rahmet yağdı.

26 Ekim 2011 Çarşamba

27 ekim perşembe-72.gün Al-i İmran suresi 24.sayfa

Bismillahirrahmanirrahim
174- Bundan dolayı, kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
175- İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Ben'den korkun.
176- Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah'a hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azab vardır.
177- Onlar, imana karşılık küfrü satın alanlardır. Onlar, Allah'a hiç bir şeyle zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azab vardır.
178- O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.
179- Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak da değildir. Ama Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah'a ve Resulüne iman edin. Eğer iman eder ve korkup-sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.
180- Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.



26 ekim çarşamba-71.gün Al-i İmran suresi 23.sayfa

Bismillahirrahmanirrahim

166- İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırdetmesi;

167- Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: «Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın» denildiğinde, «Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik» dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.

168- Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: «Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi» diyenlerdir. De ki: «Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öyleyse.»

169- Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.

170- Allah'ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdeler vermektedirler ki onlara hiç bir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir.

171- Onlar, Allah'tan bir nimeti bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler.

172- Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve Resulünün çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır.

173- Onlar, kendilerine insanlar: «Size karşı insanlar topla(n) dılar, artık onlardan korkun» dedikleri halde, (buna rağmen) imanları artanlar ve: «Allah bize yeter, O ne güzel vekildir» diyenlerdir.

24 Ekim 2011 Pazartesi

25 ekim salı-70.gün Al-i İmran suresi 22.sayfa

Bismillahirrahmanirrahim
158- Andolsun, ölseniz de, öldürülseniz de şüphesiz Allah'a (varıp) toplanacaksınız.

159- Allah'tan bir rahmet dolasıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.

160- Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.

161- Hiç bir peygambere, emanete ihanet yaraşmaz. Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

162- Allah'ın rızasına uyan kişi, Alah'tan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi mi? Ne kötü barınaktır o?

163- Allah katında onlar derece derecedir. Allah yapmakta olduklarını görendir.

164- Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lutufta bulunmuştur. (Ki o) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.

165- Başınıza bir belâ gelince niçin: «Bu nereden?» diyorsunuz? Halbuki siz (Bedir'de) onların (düşmanların) başlarına bunun iki katı belâ getirmiştiniz. Ey Peygamber, onlara de ki: «Bu belâyı kendi başınıza siz getirdiniz.» Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.

23 Ekim 2011 Pazar

24 ekim pazartesi-69.gün Al-i İmran suresi 21.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim

154- Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: «Bu işten bize ne var ki?» diyorlardı. De ki: «Şüphesiz işin tümü Allah'ındır.» Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, «Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik» diyorlar. De ki: «Eğer evlerinizde de olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı) . Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

155- İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.

156- Ey iman edenler, küfre sapanlar ile yer yüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: «Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi» diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah'tır. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.

157- Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.

22 Ekim 2011 Cumartesi

yeryüzü mü'minlerle güzel

Allah, hükümleri ertelenen o üç kişinin de tevbelerini kabul etti. . Sonunda yeryüzü olanca genişliğine rağmen onlara dar geldi. Can sıkıntısından patlayacak gibi oldular, Allah'dân kaçmanın yine O'na sığınmaktan başka bir çıkar yolu olmadığını anladılar. Bunun üzerine Allah onların tevbelerini kabul etti ki, tevbe etsinler. Hiç kuşkusuz Allah tevbeleri kabul edicidir, merhametlidir.. Tevbe 118

Ka'b bin Malik anlatıyor…
...Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- Tebük seferine çıkmayanlar arasında mü'minlerin üçümüzle konuşmasını yasakladı. Halk bizden uzaklaşmaya başladı. Ya da "Bize yabancı gibi davranıyorlardı" demişti. Ben bile yeryüzünden sıkılmaya başlamıştım....Bu bildiğim yeryüzü değildi artık. Bu şekilde tam elli gece geçirdik. Diğer iki arkadaşıma gelince, çaresiz kalkıp evlerine çekilmişlerdi. Bense halk arasında güçlü kuvvetli biriydim. Halkın arasına çıkıyor, müslümanlarla birlikte namaz kılıyor, çarşılarda dolaşıyordum. Ama hiç kimse benimle konuşmuyordu. Namazdan sonra Peygamberimizin meclisinde oturur, ona selâm verirdim. Kendi kendime: "Acaba selâmımı almak için dudakları kıpırdadı mı yoksa kıpırdamadı mı?" derdim. Sonra ona yakın bir yerde namaz kılar göz ucuyla onu süzerdim. Ben namaza durunca bana bakardı, ama ben kendisine bakınca, bakışlarını kaçırırdı. Müslümanların boykot uygulaması gittikçe uzuyordu. O sırada amcamın oğlu ve herkesten çok sevdiğim Ebu Katade'nin bahçesine doğru yürüdüm ve selâm verdim. Fakat selâmımı almadı. Ben "Ey Ebu Katade, ben sana Allah'ın adıyla seslendim, Allah'ı ve peygamberini sevdiğimi bilir misin?" dedim. Ama o, sustu. Tekrar seslendim, yine sustu. Bir daha seslendim Allah ve peygamberi daha iyi bilir" dedi. Gözlerim doldu geri döndüm duvarı geçtim gittim..."


Ka'b büyük bir üzüntü içindeydi. Yeryüzü ona sevimli gelmiyor artık… bu bildiği yeryüzü değildir çünkü. Resulullah'ın dudaklarının hareketine ümit bağlamıştır. Göz ucuyla süzüyor peygamberi. Belki peygamber bir kerecik kendisine bakar diye. Bu, içindeki umudu canlı tutacaktır. Bu ağaçtan kopmadığı, bir yaprak gibi solup kurumadığı için teselli bulacaktır. 

"Sonunda yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar geldi. Can sıkıntısından patlayacak gibi oldular, Allah'dân kaçmanın yine O'na sığınmaktan başka bir çıkar yolu olmadığını anladılar."
Ne değeri var yeryüzünün, içinde yaşayanlar olmasa... Yeryüzü, üzerinde geçerli olan değerlerle bir anlam kazanır. Üzerinde yaşayanların arasındaki bağlar ve ilişkilerdir yeryüzünü değerli kılan. İfade, sanatsal güzelliğindeki gerçekliğin ötesinde pratik anlamı bakımından da gerçeği yansıtmaktadır. Ayetin sanatsal güzelliği şu seferden geri kalan üç kişiye dar gelen yeryüzünü öyle bir tasvir ediyor ki, yerin çevresi daralmaya kıtalar büzülmeye başlamış, bu üç kişi de orada sıkılmış kalmıştır adeta.
"Can sıkıntısından patlayacak gibi oldular."
Bedenleri bir kap gibi sıkıştırıyordu onları sanki. Hareket etmelerine imkân vermiyordu. Onları sıkıştırıyor nefes aldırmıyordu adeta:
"Allah'dan kaçmanın yine O'na sığınmaktan başka bir çıkar yolu olmadığını anladılar."
Hiç kimsenin Allah'dan başka sığınacak bir yeri yoktur. Göklerin ve yerin her tarafı onun kontrolündedir. Ne var ki bu gerçeğin böylesine sıkıntı verici bir atmosferde dile getirilmesi sahneye daha bir sıkıntı, karamsarlık ve daralma havası katıyor. Sıkıntıları gideren, insanları düzlüğe çıkaran Allah'a sığınmaktan başka kurtuluş yolu yoktur bu can sıkıntısından.
Ardından kurtuluş geliyor, düze çıkıyorlar...
"Bunun üzerine Allah onların tevbelerini kabul etti ki, tevbe etsinler. Hiç kuşkusuz Allah tevbeleri kabul edicidir, merhametlidir."

Bu özel günahdan dolayı ettikleri tevbeyi kabul etti ki, geçmişte istedikleri tüm günahlardan tevbe etsinler ve ilerde olabilecek her şeyde Allah'a tam ve eksiksiz dönsünler, ona sığınsınlar. Ka'b'ın sözü de bunu doğrulamaktadır. "Ey Allah'ın peygamberi tevbemin kabul olunmasına karşılık bütün malımı Allah ve peygamberine sadaka olarak vermeyi söz vermiştim" dedim. "Malının bir kısmını yanında bırak, bu senin için daha iyidir" dedi. "Kendim için Hayber savaşında payıma düşen ganimeti bırakıyorum" dedim ve şunları ekledim. "Ey Allah'ın peygamberi, Allah beni doğru söylediğim için kurtardı. Yaşadığım sürece doğru söylemekten vazgeçmeyeceğine dair söz verdim. Allah'a andolsun ki, Peygamberimize bunu söyledikten beri hiçbir müslümanın doğru konuşmakta, yüce Allah'a karşı benden daha iyi bir sınav verdiğini bilmiyorum. Allah'a andolsun ki, Peygamberimize bu sözü verdiğim günden bu yana asla yalan konuşmadım ve bundan sonra da yüce Allah'ın beni yalan konuşmaktan koruyacağını ümit ediyorum.
Fizilal'il Kur'an

yeryüzü mü'minlerle güzel... ve tabi peygamberimizle -Salat ve Selam peygamberimizin, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.
acaba yaşasaydı yüzümüze bir kerecik bakar mıydı?...öylesine özledim ki... Allah'ım günahlarımızı bağışla... peygamberimizi görmeyi, bize gülümsemesini, selamımızı almasını bize nasib et

23 ekim pazar-68.gün Al-i İmran suresi 20.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim

149- Ey iman edenler, eğer küfre sapanlara itaat ederseniz, sizi topuklarınız üzerinde gerisin-geri çevirirler, böylece büyük hüsrâna uğrayanlara dönersiniz.
150- Hayır, sizin mevlânız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.
151- Kendisi hakkında hiç bir ispatlı delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür.
152- Andolsun, Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O'nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz (zafer) i size gösterdikten sonra, siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı istiyor, kiminiz de ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı. Allah mü'minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır.
153- Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Peygamber de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Allah) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

22 ekim cumartesi-67.gün Al-i İmran suresi 19.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim
141- (Yine bu) Allah'ın, iman edenleri arındırması ve küfre sapanları yok etmesi içindir.

142- Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

143- Andolsun, siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.

144- Muhammed, yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce nice peygamberler gelip-geçmiştir. Şimdi o ölürse ya da öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? İki topuğu üzerinde gerisin geri dönen kimse, Allah'a kesinlikle zarar veremez. Allah, şükredenleri pek yakında ödüllendirecektir.

145- Allah'ın izni olmaksızın hiç bir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim de ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz.

146- Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin) ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet) den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne de boyun eğdiler. Allah, sabır-gösterenleri sever.

147- Onların söyledikleri: «Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kâfirler topluluğuna karşı yardım et.» demelerinden başka bir şey değildi.

148- Böylece Allah, dünya sevabını da, ahiret sevabının güzelliğini de onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever.

21 Ekim 2011 Cuma

21 ekim cuma-66.gün Al-i İmran suresi 18.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim

133- Rabbinizden olan mağfirete ve eni, göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.

134- Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların) dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.

135- Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları üzerinde bildikleri halde ısrarla durmayanlardır.

136- İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel bir karşılık (ecir var)

137- Gerçek şu ki, sizden önce nice sünnetler gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir görün.

138- Bu (Kur'an), insanlar için bir beyan, sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.

139- Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.

140- Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. O günleri; biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah'ın iman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şahidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez;

20 Ekim 2011 Perşembe

dua...


Allah’ım mustazaf mü’minleri koru!
Allah’ım Gazze’deki, Filistin’deki, Irak’taki, Somali’deki, Çeçenya’daki, Afganistan’daki ve dünyanın her yerindeki kardeşlerimizi koru.
Allah’ım onlara düşmanlarına karşı zafer nasip eyle!
Allah’ım onların hasta ve yaralılarına şifa ver, tutsaklarını kurtar, zayıflarına güç ver, açlarını doyur, çıplaklarını giydir!
Allah’ım onların saflarını birleştir, mermilerini isabet ettir, şehitlerin kabul et ve onları zalimlere karşı muzaffer kıl.
Kitabıyla yol gösteren, bulutları hareket eden, egemenleri yok eden Allah’ım. Onların düşmanlarını yok et!
Kitabıyla yol gösteren, bulutları hareket eden, egemenleri yok eden Allah’ım. Onların düşmanlarını yok et!
Ey Allah’ım! Onların düşmanlarını geri püskürt ve yaptıkları planları yok et! Planlarını kendi başlarına geçir!
Ey Allah’ım! Onlarla işbirliğine giren Tağutları ve ordularını, Yahudileri, Hristiyanları, Komünistleri ve müslüman maskesi takan işbirlikçi münafıkları da yok et!
Ey Allah’ım! Onların bayraklarını kaldırma ve hedeflerine ulaşmalarına izin verme! Ve onlara verdiğin musibetleri takipçilerine de bir işaret kıl!
Allah’ım onların saflarını ayrıştır!
Allah’ım onların hepsini yok et, onların hepsini tek bir tanesi kalmayıncaya dek öldür! Allah’ım onların canlarını Müslümanların elleriyle al!
Ey Allah’ım Tevhid bayrağını yükselt ve Şirk bayrağını devir!
Ey Allah’ım yeryüzünün otoritesini Müslümanların en hayırlısına ver, onların en şerlisine verme!
Ey Allah’ım bizleri akılsızlıklarımız yüzünden cezalandırma! Ey Allah’ım nefretinden ve öfkenden sana sığınırız. Ey Allah’ım bu ümmete rehberlik ederek onları şereflendirdiğin kullarının arasına ekle ve düşmanlarını da alçalttığın…İyiliği emrettiğin ve kötülüğü yasakladığın kitabını tam olarak rehber almamızı nasip et!

Salat ve Selam peygamberimizin, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.
amin.
"Rabbimiz üzerimize sabır yağdır!
Ayaklarımızı sabit kıl!
Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!"
Kitab'ı indiren, bulutları yürüten, grupları hezimete uğratan Allahım!
Onlara karşı bize yardım et!
Allahım dünyada bize iyilik ver, ahirette de bize iyilik ver! Bizi ateşin azabından koru! Allahım Amerika'ya, İsrail'e, dostlarına karşı bize yardım et!
Şüphesiz Sen her şeye kadirsin!
Dualarımızın sonu: "Hamd alemlerin rabbi olan Allah'adır".
Allahım salat ve selam, Hz. Muhammed'e, ailesine, arkadaşlarınadır, onları mübarek kıl! "
Amin

20 ekim perşembe-65.gün Al-i İmran suresi 17.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim
122- O zaman sizden iki grup, neredeyse, 'çözülüp geri çekilmek' istemişti. Oysa Allah onların (velisi) yardımcısıydı. Artık mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.
123- Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan korkup-sakının, O'na şükredebilesiniz.
124- Sen mü'minlere: «Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?» diyordun.
125- Evet, eğer sabrederseniz, korkup-sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.
126- Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer (nusret) ' ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın katındandır.
127- (Ki bununla) Küfre sapanların ileri gelenlerini kessin (onları helak etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler.'
128- (Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalimler olduklarından dolayı azablandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
129- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azablandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
130- Ey İman edenler, faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Ve Allah'tan korkup-sakının, umulur ki, kurtulursunuz.
131- Ve kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.
132- Allah'a ve Resulüne itaat edin, ki merhamet olunasınız

19 Ekim 2011 Çarşamba

mücahidlere destek...

Yüce Allah:
"Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir." buyurmuştur.
(Bakara 261) 



"Kim bizzat gazveye katılmaz veya bir gaziyi techiz etmez veya bir gazinin ailesini hayırlı bir şekilde himaye etmez ise, Allah kıyamet gününden önce ona hiç beklemediği bir musibet ulaştırır." buyurdu. (Ebu Davud) 

"Kim Allah yolunda bir askerin teçhizatını temin ederse bizzat gaza yapmış olur."
 
"Her kim bir mücahidin ailesinin bakımını üstlenir ve onu donatırsa mücahidin kazandığı ecrin yarısını elde eder." (Müslim) 


İmam Ahmed'in rivayet ettiğine göre Cafer bin Ebu Talib'in şehadet haberi Rasulullah'a ulaştığında Hz. Peygamber, Cafer'in evini ziyaret etti ve onun karısından çocuklarını kendisine getirmesini istedi. Çocuklar geldiğinde onları kucakladı, öptü ve her iki gözünden yaşlar döküldü. Ebu Cafer'in karısı Esma, Peygambere Ebu Cafer'e bir şey olup olmadığını sorunca Rasulullah (s.a.v) Cafer'in şehit olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Esma ağlamaya ve feryat etmeye başladı. Daha sonra Allah Rasulü oradan ayrıldı ve karısına: "Ebu Cafer'in ailesi için yemek hazırlamayı unutma zira onları hüzün kaplamıştır." buyurdu.

bir hadis ve bir dua

Allah Rasulü (s.a.v):

"Sizin üzerinize milletler (müslüman olmayanlar) adeta bir yiyeceğe üşüşür (vahşi hayvanlar) gibi üşüşecekler." Orada bulunanlardan birisi şöyle dedi:
- Bu durum bizim azlığımızdan mı olacak? Allah Rasülü (sav);
- Hayır! Bilakis siz çok olacaksınız. Fakat sizin çokluğunuz suyun üzerindeki çer çöp gibi olacaktır. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu sökecek de sizin kalbinize "vehn" bırakacak. Orada bulunanlardan birisi:
- Vehn nedir ey Allah Rasulü? dedi
- Vehn dünyayı sevmek ve ölümden hoşlanmamaktır." diye buyurmuştur.
(Ebu Davud)


Allah'ım kalbimizden Vehn'i sil... amin

tevbe 92 ve bir dua

Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, “Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum” dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur. tevbe 92
Allah'ım bizi gözlerimiz yaşlarla geri dönenlerden değil, senin dinini yüceltmek için savaşmaya gücü yetenlerden eyle. amin

19 ekim çarşamba-64.gün Al-i İmran suresi 16.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim
116- Gerçekten küfredenlerin ise, ne malları, ne çocukları, onlara Allah'tan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır.

117- Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgâra benzer ki, onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat kendi nefislerine kendileri zulmetmektedirler.

118- Ey iman edenler, kendinizden olmayanı sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz.

119- Sizler, işte böylesiniz: onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında «inandık» derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size karşı olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: «Kin ve öfkenizle ölün.» Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

120- Size bir iyilik dokununca onları tasalandırır, size bir kötülük isabet edince ise onunla sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiç bir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır.

121- Hani sen, mü'minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.

17 Ekim 2011 Pazartesi

Gariplerin Allah katındaki yeri

«Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Muhacirlerin fakirleriyle(muhtaçlarıyla) -yani onların duları ile - Allah'tan zafer isterdi».

Nitekim Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) derdi ki:

«Siz ancak zayıflarınızla, onların namazları, duaları ve ihlâslarıyla rızıklanır ve yardım (zafer) görürsünüz»(Buhârî, Cihad 76; E. Dâvud, Cihad 70; İbn Hanbel l, 173. ).

18 ekim salı-63.gün Al-i İmran suresi 15.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim

109- Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır ve (bütün) işler Allah'a döndürülür.
110- Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslâm'a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.
111- Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
112- Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar -Allah'ın ipine ve insanların ipine (ahdine) sığınanlar başka- onlara zilet (horluk damgası) vurulmuştur. Onlar, Allah'tan bir gazaba uğradılar da üzerlerine aşağılanma (damgası) vuruldu. Bu, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları dolayısıyladır.
113- Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.
114- Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.
115- Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir.

17 ekim pazartesi-62.gün-Al-i İmran suresi 14. sayfa


Bismillahirrahmanirrahim

101- Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun Resulü içinizdeyken nasıl oluyor da inkâr ediyorsunuz? Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir.

102- Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.

103- Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar.

104- Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.

105- Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük azab vardır.

106- Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: «İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkâr etmenize karşılık olarak azabı tadın» (denilir).

107- Yüzleri ağaranlar ise, artık onlar Allah'ın rahmeti içindedirler, içinde de temelli kalacaklardır.

108- Bunlar sana hak olarak okumakta olduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah, alemlere zulüm isteyen değildir.

...

"Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar." (Nisa: 4/48,116)

....

İman edip de imanlarına zulüm (şirk) karıştırmayanlar, işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve onlar hidayete ermişlerdir. (En'am: 6/82)

16 Ekim 2011 Pazar

16 ekim pazar-61.gün-Al-i İmran suresi 13. sayfa


Bismillahirrahmanirrahim

92- Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe erişemezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
93- Tevrat indirilmeden evvel, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helal idi. De ki: «Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun.»
94- Artık bundan sonra kim Allah'a karşı yalan düzüp-uydurursa, işte onlar, zalim olanlardır.
95- De ki: «Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif) ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi.»
96- Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Kâbe) dir.
97- Orda apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de küfre saparsa, kuşku yok, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.
98- De ki: «Ey Kitap Ehli, Allah yapmakta olduklarınıza şahid iken, ne diye Allah'ın ayetlerine küfrediyorsunuz?»
99- De ki: «Ey Kitap Ehli, sizler şahidler olduğunuz halde, ne diye iman edenleri Allah yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.»
100- Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler.

15 Ekim 2011 Cumartesi

15 ekim cumartesi-60.gün-Al-i İmran suresi 12.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim

84- De ki: «Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız.»

85- Kim İslâm'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.

86- Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve peygamberin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.

87- İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır.

88- İçinde temelli kalıcıdırlar. Onların azabı hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.

89- Ancak bundan sonra tevbe edenler. 'salih olarak davrananlar' başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.

90- Doğrusu, imanlarından sonra küfredenler, sonra küfürlerini arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir.

91- Şüphesiz küfredip kâfir olarak ölenler, bunların hiç birisinden, yeryüzü dolusu altın olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acıklı bir azab vardır ve onların yardımcıları yoktur.

14 Ekim 2011 Cuma

Fatiha'da kiminle biz oluyoruz?

(Biz)Yalnız sana ibadet ederiz,
(Biz)Yalnız senden yardım dileriz.
Bizi doğru yola ilet....

Mü'min, Fatiha'yı okurken, hem kendine hem de diğer müminlere dua ettiğinin bilincinde olmalıdır...

Enbiya 83-84 tefsir


Bismillahirrahmanirrahim
83- Eyyüb'e gelince hani O "Bir derde yakalandım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin " diye Rabb'ine seslenmişti.
84- Biz de duasını kabul ederek pençesine düştüğü derdi giderdik. Ayrıca karşılıksız rahmetimizin bir eseri olarak ve bize kulluk edenlerin her zaman anacakları bir örnek olsun diye eski ailesini kendisine bir kat fazlası ile yeniden bağışladık.
Hz. Eyyüb'ün hikâyesi, sıkıntıyla imtihana ilişkin hikâyelerin en etkileyici olanı, en korkunç olanıdır. Kur'an ayetleri ayrıntıya girmeden genel çizgileri ile işaret ediyor. Burada da Hz. Eyyüb'ün duasını ve yüce Allah'ın duaya verdiği karşılığı sunuyor. Çünkü bu sureye egemen olan hava, yüce Allah'ın peygamberlerine yönelik rahmetinin, imtihan anında onları koruyuşunun yansıtıldığı havadır. Bu imtihanın, Hz. İbrahim, Lût ve Nuh peygamberlerin -selâm üzerlerine olsun- kıssalarında değinildiği gibi, milletlerinin onları yalanlaması veya Hz. Davud ve Süleyman'ın -selâm üzerlerine olsun- kıssalarında değinildiği gibi bol nimetin verilmesi ya da Hz. Eyyüb'ün -selâm üzerine olsun- durumunda olduğu gibi sıkıntı şeklinde olması farketmez.
Hz. Eyyüb -selâm üzerine olsun- burada dua ediyor ama, içinde bulunduğu durumu abartmıyor:
"Bir derde yakalandım."
Rabbini de sıfatı ile nitelendiriyor.
"Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin, diye Rabb'ine seslenmişti."
Yüce Allah'ın verdiği musibete sabrettiği için durumunu değiştirmesini istemiyor. Ona karşı takındığı edep ve haya tavrından dolayı bir şey önermiyor. Bu, musibetten dolayı içi sıkılmayan, asırlardır bir örnek olarak dilden dile dolaşan bir dertten duyduğu ızdırabı dışa vurmayan, sabırlı bir kulun örneğidir.
Hattâ Rabb'inden, başındaki musibeti kaldırmasını istemeye utanıyor. Onun kendi durumunu bildiğine güvenerek, bu yüzden istekte bulunmaya gerek olmadığını düşünerek işi O'na bırakıyor.
Hz. Eyyüb'ün Rabb'ine bu bağlılık duygusu ve bu edep tavrı içinde yöneldiği anda hemen karşılık veriliyor, o anda Allah ona rahmetini gönderiyor, imtihan sona eriyor.
"Biz de duasını kabul ederek pençesine düştüğü derdi giderdik. Ayrıca karşılıksız rahmetimizin bir eseri olarak ve bize kulluk edenlerin her zaman anacakları bir örnek olsun diye eski ailesini kendisine bir kat fazlası ile yeniden bağışladık."
Bedenindeki hastalık gideriliyor, eski sağlığına kavuşuyor. Ailesine yönelik musibet kaldırılıyor, kaybettiklerine karşılık yenileri bahşediliyor, benzerleri ile rızıklandırılıyor. Denildiğine göre, oğullarını kaybetmiş Allah da ona iki misli evlat bahşetmişti. Ya da ona oğullar ve torunlar vermişti.
"Karşılıksız rahmetimizin bir eseri olarak."
Çünkü her nimet Allah katından gelen bir rahmet, O'nun bahşettiği bir iyiliktir
"Bize kulluk edenlerin her zaman anacakları bir örnek olsun diye."
Bu olay onlara Allah'ı ve O'nun tabi tuttuğu imtihanı hatırlatır. Hem imtihan anında, hem de imtihandan sonra kullarına yönelik rahmetini hatırlatır. Kuşkusuz Hz. Eyyüb'ün tabi tutulduğu imtihan bütün insanlığa bir örnektir. Onun sabrında bütün insanlık için bir ibret dersi vardır. Kuşkusuz Eyyüb peygamber, bakışların hayranlıkla yöneldiği sabrın, edebin ve güzel akıbetin parlak ufkudur. (Hz. Eyyüb'ün başına gelen musibete ilişkin çeşitli söylentiler, değişik rivayetler vardır. Hattâ tiksindirici bir hastalığa yakalandığı, bu yüzden halktan tecrid edilip şehrin dışına çıkarıldığı da rivayet edilmektedir. Bunun hiçbir dayanağı yoktur. Peygamberlik görevi ile birlikte tiksindirici hastalık olmaz. Kur'an ayetinden anlaşılıyor ki, Hz. Eyyüb ailesi ve kendisi açısından bir sıkıntıya düşmüş, bu da bir imtihandır.)
İmtihan olayı sözkonusu edilmişken, "kulluk yapanlar"a işaret edilmesinin özel bir anlamı var. Çünkü imtihanlarla ve musibetlerle karşı karşıya kalanlar kulluk yapanlardır. İbadetin, inanç sisteminin ve imanın insana getirdiği yükümlülükler, ağır birer imtihandırlar. Bu ciddi bir iştir, oyun değildir. İnanç sistemi bir emanettir, onu koruyabilecek, yükümlülüklerini yerine getirmeye hazır güvenilir kişilerden başkasına verilmez. İnanç dudaklardan dökülen bir sözden ibaret değildir. Her dileyenin dilediği gibi ileri sürdüğü bir iddia değildir. Dolayısıyla ibadet edenlerin imtihanı başarıyla geçmeleri için sabretmeleri bir zorunluluktur.
Fi Zilal-il Kur'an- Seyyid Kutub

Ya Şafi

en güzel yerlere, kişilere dua ediyoruz, mücahitler, esirler, zulüm altındakiler, yetimler... ben bir yer daha eklemek istiyorum, şifa bekleyen hastalar... Allah'a Şafi sıfatıyla seslenerek şifa bekleyenlere dua... 

"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;" (Şuara, 80)

Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti.Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik. (Enbiya 83-84)

13 Ekim 2011 Perşembe

14 ekim cuma-59.gün-Al-i İmran suresi 11.sayfa


78- Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanırsınız diye. Oysa o kitaptan değildir. «Bu Allah katındandır» derler. Oysa o, Allah katından değildir. Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler.
79- Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de, sonra o, insanlara: «Allah'ı bırakıp bana kulluk edin» deme (hakkı ve yetki) si yoktur. Fakat o, «Öğretmekte olduğunuz ve ders alıp vermekte bulunduğunuz Kitaba göre Rabbânî'ler olunuz (deme görevindedir.)»
80- O, melekleri ve peygamberleri sizin Rabler edinmenizi emretmez. Siz, müslümanlar olduktan sonra, size küfrü mü emredecek?
81- Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak) ' almıştı: «Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksanız.» Demişti ki: «Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?» Onlar: «İkrar ettik» demişlerdi de «Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım» demişti.
82- Artık kim bundan sonra sırt çevirirse, onlar fasık olanlardır.
83- Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler.

12 Ekim 2011 Çarşamba

13 ekim perşembe-58.gün-Al-i İmran suresi 10.sayfa


Bismillahirrahmanirrahim


71- Ey Kitap Ehli, neden hakkı bâtıl ile örtüyor ve siz de bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz?

72- Kitap Ehlinden bir bölümü, dedi ki: «İman edenlerin üzerine inene, gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise inkâr edin. Belki onlar da dönerler.»

73- «Ve sizin dininize uyanlardan başkalarına inanıp güvenmeyin.» De ki: «Hiç tartışmasız doğru olan yol Allah'ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslâm peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin katında onlar (müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar, diye mi (bu telaşınız?) De ki: «Şüphesiz 'lutuf ve ihsan (fazl) ' Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.

74- O, kime dilerse rahmetini tahsis eder. Allah büyük 'lutuf ve ihsan (fazl) ' sahibidir.

75- Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip-durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların «ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur» demiş olmalarındandır. Oysa onlar kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.

76- Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da muttaki olanları sever.

77- Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar, işte onlar; ahirette onlar için hiç bir pay yoktur, kıyamet gününde Allah, onlarla konuşmaz, onları gözetlemez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acıklı bir azab vardır.