29 Aralık 2012 Cumartesi
6 Aralık 2012 Perşembe
mü'minlerin yolu
Abdullah İbn Mes'ud (radiyallahu anhu) derdi ki:
" Ey insanlar..!
Sizden
kim bir sünneti -yolu- izleyecekse, ölenlerin yolunu izlesin. Zira
hayatta olanların fitneye uğramasından emin olunmaz. Onlar Allah'ın
Rasul'ünün (salallahu aleyhi ve sellem) ashabıdır.Onlar; bu ümmetin kalben en temiz olanları,ilmen en derin olanları ve yapmacıklıkta en az olanlarıydı.
Onlar öyle bir kavimdi ki; Allah, onları Rasulü'nün(salallahu aleyhi ve sellem)
dostluğu ve dininin ikame edilmesi için seçti ve onları kendilerinden
sonra gelenlere üstün kıldı. Öyleyse siz de onların faziletlerini bilin
ve onların izine uyun onların ahlaklarından ve üzerinde oldukları dine
güç yetirebildiğiniz kadar uyun! Bilin ki onlar dosdoğru bir hidayet
üzereydiler.."
İbn Abdilber, Camiu Beyani'l-İlmi ve Fadlihi: c.2,s.97
İbn Teymiyye, Der'u Tearudi'l-Akli ve'n-Nakl:c.5,s.69
24 Kasım 2012 Cumartesi
13 Kasım 2012 Salı
31 Ekim 2012 Çarşamba
22 Eylül 2012 Cumartesi
10 Eylül 2012 Pazartesi
özbek esirler...
dua...dua...dua
Özbekistan'da bir cezaevindeki Müslüman Kadın mahkumlardan gelen mektup: "Kardeşlerim sesimizi bütün Müslümanlara duyurun !"
Shamil-Online
editörüne bugün (13.Temmuz.Çarşamba) sabah Özbekistan kukla yönetimi
Karimov rejimi tarafından tutuklanarak cezaevlerinde zulüm gören
Müslüman kız kardeşlerimizin durumunu anlatan bir mektup ulaştırıldı.
Mektubu Shamil-Online web sitemize ulaştıran kardeşimiz şöyle diyor:
«Selam
aleykum kardeşim. Bu mektup bize Özbekistanda ceza evinde zulüm gören
bacılarımız tarafından ulaştırıldı ve bu mektuplardan daha bir kaç tane
daha var. İnşaallah bacılar istiyorlar bu mektupları yayınlayın ve
Ümmet bizim halimizi görsün ve bize yardım etsin» diyorlar.
Size gönderdiğim bu mektup Özbekistan kadınlar cezaevinde yazıldı ve dışarıya gönderildi.
Size gönderdiğim bu mektup Özbekistan kadınlar cezaevinde yazıldı ve dışarıya gönderildi.
Kadinlar
hapishanesinden İslam Karimov yani ( Özbekistan Cumhurbaşkani
diktatör Gestapo rejimini belirtmekte istiyoruz) bu diktator hükümetinin
bu müthiş azabhanade bugun 25 Müsliman kadın Rabbim Allah dedikleri
icin perişan halde ve işkence altında gün geçirmekteler..
Bunlar
normal mahkum degiller bunlar için Karimov'un söylediklerine göre ve
verdigi açiklamalara göre «bizim kadınlarla hiç bir problemimiz yok
demişdi ama bu Müslimanların anlattıklerine göre «bizler normal
mahkumlar deyiliz... her kes için normalde af çıkarılsa da ve bütün kim
varsa tahliya olsa da bunlar için afda yok veya tahliye olmalarının
hiç mümkünatı da yoktur.. bunlar için azab şiddet,işkence ve tecavüz
yapılmaktadır..»
Bunlar elimize cezaevinden gönderdikleri mektupta şöyle sesleniyorlar !
* * *
Bismillahi Rahmanir Rahim.
Assalamu Aleykum kardeşlerim !
ilk once sizlerin hepinizin bütün Müslüman Ümettinin mübarek ayı Ramazan ayınızı tebrik ediyoruz ve cahiliyetten kurtulan kardeşlerimizin ahirette de nurlu bir hayat yaşamasını ümid ediyorum.
Rabbimiz olan Allah bütün iman eden kullarını mustaqim yolundan ayrılmamamız için bizlere kuvvet tavfik versin.
Mümineler (Kadın Müslümanlar) yaradan Allah'a iman getirdikleri icin her türlü şiddet ve fiziki güce maruz kalmakta dövülerek cezaevlerinde katledilmektedir.
Biz ise Allah'ın dinine düşmanlık edenleri sadece Allah'a havale ediyoruz gücümüz cezaevinde bu kadar. Yüce Allah bilici ve görücüdür.
Sevgili dindaş kardeşlerim !
Bu maktubi size Özbekistan Müslümanları yollamaktadir.
Bu mektubu isterseniz beyan diye kabul edin veya isterseniz bir müracaat olarak kabul edin.
Bizim maksadımız elerinde az bir imkanı olan varsa veya baska bir sekilde olsun sesimizi duyursun. Erkek kardeşlerimizin namus meselesidir. Allah aşkına Kız kardeşlerinizi bu çirkin sistemin ve bu rejimin kafirlerinin ellerinde rezil olmamızı hiç birinizin istemediginizi ve bir şekilde yardım edeceginizin ümidindeyiz !
Su an kovusta toplam 25 Müslüman kadın bulunmaktayiz.
Bunlardan 17'si Sunni insha'Allah: Peygemberimiz Muhammad'in (s.a.v) Sünnetinde bir oldumuz için ve Sünneti Rasulullaha amel ettiğimiz için burada birlik olmaktayız.
ilk once sizlerin hepinizin bütün Müslüman Ümettinin mübarek ayı Ramazan ayınızı tebrik ediyoruz ve cahiliyetten kurtulan kardeşlerimizin ahirette de nurlu bir hayat yaşamasını ümid ediyorum.
Rabbimiz olan Allah bütün iman eden kullarını mustaqim yolundan ayrılmamamız için bizlere kuvvet tavfik versin.
Mümineler (Kadın Müslümanlar) yaradan Allah'a iman getirdikleri icin her türlü şiddet ve fiziki güce maruz kalmakta dövülerek cezaevlerinde katledilmektedir.
Biz ise Allah'ın dinine düşmanlık edenleri sadece Allah'a havale ediyoruz gücümüz cezaevinde bu kadar. Yüce Allah bilici ve görücüdür.
Sevgili dindaş kardeşlerim !
Bu maktubi size Özbekistan Müslümanları yollamaktadir.
Bu mektubu isterseniz beyan diye kabul edin veya isterseniz bir müracaat olarak kabul edin.
Bizim maksadımız elerinde az bir imkanı olan varsa veya baska bir sekilde olsun sesimizi duyursun. Erkek kardeşlerimizin namus meselesidir. Allah aşkına Kız kardeşlerinizi bu çirkin sistemin ve bu rejimin kafirlerinin ellerinde rezil olmamızı hiç birinizin istemediginizi ve bir şekilde yardım edeceginizin ümidindeyiz !
Su an kovusta toplam 25 Müslüman kadın bulunmaktayiz.
Bunlardan 17'si Sunni insha'Allah: Peygemberimiz Muhammad'in (s.a.v) Sünnetinde bir oldumuz için ve Sünneti Rasulullaha amel ettiğimiz için burada birlik olmaktayız.
Buradaki
rejimin sistemini düzenleyen (ÖZBEKISTAN CEZA KANUNUNA GORE
159-maddesi) hepimize diğer mahkümlardan farklı muamele yapılıyor ve çok
agir ve sert şartlarda bize davranilir.
50
yaşından büyük olmasına bakmayarak kışın soğuk günlerde bile veya yazın
en sıcak günlerinde iş olsa da olmasa da hergün sabah 06:00 kaldırıp
değişik ve ağır işlerde bizi çalıştırırlar. Burada bu şekilde
çalıştırılmaktan hepimiz çeşitli hastalıklara yakalandık ve bir kısmımız
hala hasta.
Etibar
isimli bir kadın Müslüman kendisi 45 yaşında böbrek kanseri hastalığına
yakalandı. Bu Müslüman kadın kardeşimiz hastaneye götürüldü fakat
ertesi gün geri gönderildi. Sebebi de 159.maddeden mahkum olması.
Adina
isimli bir başka Müslüman ablamız 41 yaşında. Bu ablamızın sürekli
ateşi yükselir. Hastaneye tedavi için gönderildi fakat analiz yaptığını
söyleyen Karimov rejimi doktoru bir şeyi yok dedi ve cezaevine geri
gönderildi.
Hastanede çalışan doktorlar olsun veya hastane müdürü olsun herkes 159.maddeden cezaevinde hapis yatanlara yardım ediyor diye şikayet edilmekten korkuyor ve rejim ile başlarının derde girmemesi için gelen hastayı hemen cezaevine geri gönderiyor.
Hastanede çalışan doktorlar olsun veya hastane müdürü olsun herkes 159.maddeden cezaevinde hapis yatanlara yardım ediyor diye şikayet edilmekten korkuyor ve rejim ile başlarının derde girmemesi için gelen hastayı hemen cezaevine geri gönderiyor.
Ayrıca
Özbekistan'da cezaevinde Dini kitapların hiç birine izin verilmiyor.
Ellerimizdek Kur'an Kerim'ler toplandı Kur'an'ı Kerim'i legal olmayan
yollardan içeri sokmaya sokmaya çalışırken yakalanırsa cezası ağırdır ve
bunun resmi müdürü yok diye geri alınır. zaten legal yani resmi yollar
bizim için kapalıdır. Fakat normal de İslama zıd olan ne kadar
neşriyat varsa göz yumulur ve legal olmayan yolda olsa rejim görmezden
gelir. Kısaca Dinimize zıd olan herşeyi bulmak çok kolaydır.
Bu
sistemde çalışan rejimin adamları bizim için legal olsun olmasın İslam
hakkında bir şey söyler ve sisteme karşı gelerek seslenirse tamam en
ağır işkence ve fiziki eziyet başlıyor demektir. Cezaevinde boş bir
odaya alıp götürürler ve o oda içinnde yapmadiklari işkence kalmaz.
Elbiseleri tamam çıkartılır ve oturup kalkmasını isterler ve her türlü
fiziki işkenceler yapılarak tecavüz ederler.
Biraz
sesimizi yükseltirip kendi haklarımızı istemeye,talep etmeye çalışırsak
sisteme karşı geliyor sistemi taciz ediyor diye hücreye götürüp her
türlü işkence yapmaya günlerce devam ederler.
21
yaşında Mukaddas isimli kız kardeşimiz var onu cezaevi müdürlügü
çagirdi ve ona «bunlardan vazgeç sen onların arasına girme daha gençsin»
diyerek onu kandırmaya çalıştılar. «Sana çok üzülüyoruz daha gençsin
ve eğer dediklerimiz yaparsan en kısa zamanda seni evine göndereceğiz»
demişler. Fakat sonra kır kardeşimizden «Hayır» cevabını duyunca ona
çok üzülen ve en kısa zamanda evine gönderecek olan cezaevi rejimi onu
sisteme karşı geldi diye 5 kez hücreye gönderdi ve değişik işkenceler
ile acı çektirdi. Kız kardeşimiz zaten midesinden ve böbreklerinden
hasta idi ve vücudunun kemikleri görünecek kadar da zayıftır fakat
burada kimse bize sahip çıkmaz. Sahip çıkacaklara da içeri ile irtibat
sağlamasına engel konulur.
Evet
benim Din Kardeşlerim, söylersem daha çok şeyler var söylenecek bize
burada böyle zulüm edilmektedir. Kadın Müslüman tutukluların 17 yaşından
küçük yada yaşlı olduğuna bakılmaksızın tek suçumuz «Dinimiz İslam»
dediğimiz için bizi buraya mühürleyip hapsettiler. Aftan faydalanmayalım
diye de hakkımızda çeşitli asılsız suçlar icad etmekteler.
Belki
bu mektubum elinize ulaşırsa Mü'min ve Müslüman kardeşlerim birleşir ve
Allah'ın inayeti ile özgürlüğümüzü kazanıp ailelerimize kavuşmamız için
bize yardımcı olun insh'Allah.
Assalamu Aleykum va Rahmatullah!
Assalamu Aleykum va Rahmatullah!
28 Ağustos 2012 Salı
10 Ağustos 2012 Cuma
saff
Size ne oluyor
da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu
memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir
yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve
çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? nisa 75
İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Kâfir olanlar bile birbirinin yardımcılarıdır. Eğer siz bunu yapmazsanız yer yüzünde bir fitne ve büyük fesâd olur. Enfal 72-73
bu ayetler özelde mustazaflarla ilgili hükmü bildiren cihad ayetleri. Sadece şunun üzerinde düşünülmesi müslümanın arında boğulmasına sebep olacaktır "Kâfir olanlar bile birbirinin yardımcılarıdır." yaptıkları küfürlerini ve ateşteki yerlerini derinleştirmekten başka bir şey olmayan kafirlerin, İslam'ı yok etmek için nasıl da birbirlerini kolladıklarını görmüyor muyuz?Aralarındaki bütün anlaşmazlık ve düşmanlıklara rağmen nasıl işbirliği içindeler?
Hendek'te Resulullah'ın(sav) devleti Medine'yi, Kureyş öncülüğünde Beni Süleym,Gatafan,Fezare, Sa'd, Esedoğulları birlik olup kuşattılar -ki aralarında hiçbir çıkar birliği yoktu İslamı yoketmekten başka-
Haçlı seferlerini hatırla... niçin birleştiler...Osmanlı'ya karşı Balkan ittifakını hatırla...hatırlamıyor musun dön ve Afganistan'a bak kaç devlet ne için kıtalarötesinde terör estiriyor...Somali'ye bak Afrika birliği kaç ülke birlik olmuş mücahidlerle savaşıyor...Mali'ye bak nasıl BM mücahidlere ve devletlerine karşı birlik olmak için çağrı yapıyor...Yemen'de niye ABD askerleri elin Yemen ordusunu mücahidlere karşı eğitiyor predatorlerle zulüm yağdırıyor. Suud niye mücahidleri bombalıyor...Irak'ta neler dönüyor...Suriye'ye bak küçük bir azınlık olan Nusayriler ve İran nasıl da birlik olmuşlar... ve görünürde hiçbir ortak yönleri olmayan Çin Rusya ne için müslümanları katlediyor...budist kasaplar hangi cesaretle kardeşlerimizi katlediyorlar...
Küfür tek millettir kardeşim, onlar bile tek millet olmuş saf bağlamış savaşıyorlar, sen otur ve zillete boyun eğ, Allah'ın tüm tehditlerine, müjdelerine rağmen otur ve şerefsizliğe boyun eğ... sonra da İslam olduğunu söyle... dünya'nın her yerinde müslümanlar katledilecek,bebekler boğazlanacak namuslar kirletilecek ve sen sadece biriz birdeniz kardeşiz sloganları atarak islam olacaksın öyle mi? önce kimle kardeş olduğunu öğrenerek işe başla, dostunu düşmanını kardeşini bil ve yalnız Allah (svt) için dostluk kardeşlik yap ve yine yalnız O'nun için bu dinin düşmanlarına düşmanlık yap.Kafirlerle, kardeşlerinle saf tutarak savaş ve Allah'ın sevgisini kendinden mahrum etme.
Şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, yanyana, kurşunla kenetlenip kurulmuş bir duvar gibi saf kurarak savaşanları sever. Saff-4
cihad-desteklemenin-44-yolu
İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Kâfir olanlar bile birbirinin yardımcılarıdır. Eğer siz bunu yapmazsanız yer yüzünde bir fitne ve büyük fesâd olur. Enfal 72-73
bu ayetler özelde mustazaflarla ilgili hükmü bildiren cihad ayetleri. Sadece şunun üzerinde düşünülmesi müslümanın arında boğulmasına sebep olacaktır "Kâfir olanlar bile birbirinin yardımcılarıdır." yaptıkları küfürlerini ve ateşteki yerlerini derinleştirmekten başka bir şey olmayan kafirlerin, İslam'ı yok etmek için nasıl da birbirlerini kolladıklarını görmüyor muyuz?Aralarındaki bütün anlaşmazlık ve düşmanlıklara rağmen nasıl işbirliği içindeler?
Hendek'te Resulullah'ın(sav) devleti Medine'yi, Kureyş öncülüğünde Beni Süleym,Gatafan,Fezare, Sa'd, Esedoğulları birlik olup kuşattılar -ki aralarında hiçbir çıkar birliği yoktu İslamı yoketmekten başka-
Haçlı seferlerini hatırla... niçin birleştiler...Osmanlı'ya karşı Balkan ittifakını hatırla...hatırlamıyor musun dön ve Afganistan'a bak kaç devlet ne için kıtalarötesinde terör estiriyor...Somali'ye bak Afrika birliği kaç ülke birlik olmuş mücahidlerle savaşıyor...Mali'ye bak nasıl BM mücahidlere ve devletlerine karşı birlik olmak için çağrı yapıyor...Yemen'de niye ABD askerleri elin Yemen ordusunu mücahidlere karşı eğitiyor predatorlerle zulüm yağdırıyor. Suud niye mücahidleri bombalıyor...Irak'ta neler dönüyor...Suriye'ye bak küçük bir azınlık olan Nusayriler ve İran nasıl da birlik olmuşlar... ve görünürde hiçbir ortak yönleri olmayan Çin Rusya ne için müslümanları katlediyor...budist kasaplar hangi cesaretle kardeşlerimizi katlediyorlar...
Küfür tek millettir kardeşim, onlar bile tek millet olmuş saf bağlamış savaşıyorlar, sen otur ve zillete boyun eğ, Allah'ın tüm tehditlerine, müjdelerine rağmen otur ve şerefsizliğe boyun eğ... sonra da İslam olduğunu söyle... dünya'nın her yerinde müslümanlar katledilecek,bebekler boğazlanacak namuslar kirletilecek ve sen sadece biriz birdeniz kardeşiz sloganları atarak islam olacaksın öyle mi? önce kimle kardeş olduğunu öğrenerek işe başla, dostunu düşmanını kardeşini bil ve yalnız Allah (svt) için dostluk kardeşlik yap ve yine yalnız O'nun için bu dinin düşmanlarına düşmanlık yap.Kafirlerle, kardeşlerinle saf tutarak savaş ve Allah'ın sevgisini kendinden mahrum etme.
Şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, yanyana, kurşunla kenetlenip kurulmuş bir duvar gibi saf kurarak savaşanları sever. Saff-4
cihad-desteklemenin-44-yolu
30 Temmuz 2012 Pazartesi
30 temmuz pazartesi 349.gün-NÛR SÛRESİ
|
||||
|
1.
|
Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt almanız için onda apaçık âyetler indirdik.
|
|
2.
|
Zina eden kadın
ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah’a ve ahiret
gününe inanıyorsanız, Allah’ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama)
konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’minlerden bir topluluk da
onların cezalandırılmasına şahit olsun.
|
|
3.
|
Zina eden erkek
ancak, zina eden veya Allah’a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden
bir kadınla da ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir erkek
evlenir. Bu mü’minlere haram kılınmıştır.
|
|
4.
|
Namuslu
kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen
değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar
fâsık kimselerdir.
|
|
5.
|
Ancak tövbe edip bundan sonra ıslah olanlar müstesna. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
|
|
6,7.
|
Eşlerine zina
isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların
her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair,
Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defada da;
eğer yalancılardan ise, Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını ifade
etmesiyle yerine gelir.
|
|
8,9.
|
Kocasının
yalancılardan olduğuna dair Allah’ı dört defa şahit getirmesi (Allah
adına yemin etmesi), beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden
ise Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi, kadından cezayı
kaldırır.
|
|
10.
|
Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı haliniz nice olurdu?
|
24 Temmuz 2012 Salı
hangi fırkadansın?
‘Bu fitne insanları 3 fırkaya ayırdı:
Taifetul Mansura (Zaferli Fırka): Onlar, bu yolsuz kavmin mücahitleri.
Muhalif Grup: O kavim –Tatarlar ve Münafıklar- ve onların yanında yer alan İslam'a nispet edilen budalalardır.
Caydırıcı (cihadtan alıkoyan) Fırka: Bunlar ise doğru Müslüman olsalar da cihada gitmeyip oturanlardır. Kişi, kendisinin zaferli ya da muhalif ya da yalnız bırakan gruptan mı olduğuna baksın çünkü dördüncü bir kısım yoktur.' (şeyhulislam ibn-teymiye)
Taifetul Mansura (Zaferli Fırka): Onlar, bu yolsuz kavmin mücahitleri.
Muhalif Grup: O kavim –Tatarlar ve Münafıklar- ve onların yanında yer alan İslam'a nispet edilen budalalardır.
Caydırıcı (cihadtan alıkoyan) Fırka: Bunlar ise doğru Müslüman olsalar da cihada gitmeyip oturanlardır. Kişi, kendisinin zaferli ya da muhalif ya da yalnız bırakan gruptan mı olduğuna baksın çünkü dördüncü bir kısım yoktur.' (şeyhulislam ibn-teymiye)
23 Temmuz 2012 Pazartesi
22 temmuz pazar 341.gün Mu'minun suresi 1. sayfa
|
||||
1.
|
Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.
|
2.
|
Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.
|
3.
|
Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.
|
4.
|
Onlar ki, zekatı öderler.
|
5.
|
Onlar ki, ırzlarını korurlar.
|
6.
|
Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.
|
7.
|
Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.
|
8.
|
Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.
|
9.
|
Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.
|
10.
|
İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.
|
11.
|
Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
|
12.
|
Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık.
|
13.
|
Sonra onu az bir su (meni) halinde sağlam bir karargaha (ana rahmine) yerleştirdik.
|
14.
|
|
15.
|
Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz.
|
16.
|
Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz.
|
17.
|
Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık.3 Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.
|
10 Temmuz 2012 Salı
10 temmuz salı 329.gün enbiya suresi 9.sayfa
Bismillahirrahmanirrahim
91.
|
Irzını
korumuş olan kadını da (Meryem’i de) hatırla. Ona ruhumuzdan
üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere (kudretimizi gösteren)
birer delil yapmıştık.
|
92.
|
Şüphesiz
bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de
Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin.
|
93.
|
(İnsanlar) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler.
|
94.
|
Şu halde kim mü’min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız.
|
95.
|
Helak ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri imkansızdır.
|
96.
|
Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler.
|
97.
|
Gerçek
vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin
gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan
gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler.
|
98.
|
Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız.
|
99.
|
Eğer onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi kalacaklardır.
|
100.
|
Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler.
|
101.
|
Şüphesiz
kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var
ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.
|
|
6 Temmuz 2012 Cuma
Arakan Katliamı
Rasulullah s.a.v dedi ki;"En makbul dua, gaibin gaibe yaptığı duadır."
-gaibin gaibe yaptığı;
yani birbirini bilmeyen birbirinden habersiz müminlerin birbirine yaptığı dua-
Sokaklar, içlerindeki kadınlarla, çocuklarla ve yaşlılarla evler ateşe veriliyor. Yangın kendisine isabet etmeyenler sonunda Budistlerin keskin ölüm aletleriyle karşı karşıya kalacak. Böylece sokaklar yine Müslüman azınlığa karşı fırkacı nefret tanrılarına adak olarak ceset ve kanla dolacak.
Burma’da gördüğümüz, yeni bir sahne değil. Zira altmış senedir sürekli işlenen suçlar zinciri kapsamında, iktidardaki askeri hükümetin suç ortaklığı ve uluslararası suskunluğun ortasında; bazen daha az bazen de daha fazla kanlı şekilde benzer sahneler tekrarlandı. Amaç ise nüfusları 750 bin olan, hiçbir vatandaşlığı bulunmayan ve Bangladeş sınırındaki Kuzey Rakhine Eyaleti’nde yaşayan Müslümanları son şahsa kadar yok etmek!
Budistler tarafından kendilerine ‘ülke halkı olmayan şahıslar’ gözüyle baktığı Arakan Müslümanları kendilerine karşı kısa süre önce Budist bir kızın tecavüze uğradığı söylentisinden yola çıkılarak patlak veren şiddet dalgasıyla ilan edilmiş soykırım savaşı ve ırkçılık ruhu arasında yaşıyor. Tabi ki bu tecavüz olayı da yalan. Zira bölgedeki Müslümanlar bu iddiayı yalanlayarak ardında kendilerine karşı bu mezhepçi şiddet alevinin tutuşturulmasının ardında etnik ve siyasi sebepler olduğuna işaret etti.
Komplonun başlangıcı
Burma hükümetinin Arakan Bölgesi’nde yaşayan Rohingya Müslüman azınlığa vatandaşlık vereceğini ilan etmesini Budist çoğunluğu oluşturan El Mag’lar yüzlerine atılan bir tokat gibi hissetti… Zira bu kararın, yeni doğmuş cumhuriyet hükümetinin gölgesinde seçim sonuçlarına ne derecede etki edeceğini çok iyi idrak ettikleri gibi, İslam’ın yayılmasına da büyük etki edeceğini biliyorlardı.
Budistler fazla zaman geçmeden hükümetin Rohingya Müslümanlarına yönelik görüşünü ve konumunu değiştirmek, kamuoyunun ve hükümetin önünde onları ‘teröristler’ ve ‘dışarıdan gelenler’ olarak gösterebilmek için Burma’nın dışından; özellikle de Rusya’dan, Rohingya Müslümanlarının tanınmalarını durduracak ya da en azından engelleyecek komplolarını uygulayıp ülkede kargaşa çıkaracak bir grup genç topladı. Buna ek olarak dış kamuoyunun yokluğu, El Maglar’ın dizginleri kontrolü altında tutması ve Budist polisin suça ortaklığı ortamında Müslüman Rohingya halkını yok etmek için fırsat oluşturulmak istendi.
Fitne
Bu gergin ve komploların kurulduğu atmosferde takdir-i ilahi; Müslüman alimleri ve davetçileri taşıyan bir otobüs, Müslümanların neredeyse hiç bulunmadığı Budist kasabası Tass Wcokk’ta mola verdi. Otobüs mola verince Budistlerden bir grup kendilerine saldırdı. Yaklaşık 466 Budist, Müslüman alim ve davetçilerin ellerini ve ayaklarını insanlık dışı bşr surette bağladıktan sonra yüzlerine ve kafalarına sopalarla vurarak öldürdüler. Bir de fitne çıkarmak için bunu, Müslümanlardan birinin tecavüz edip öldürdüğünü iddia ettikleri Budist kızın intikamını almak için yaptıklarını, kıza tecavüz edip öldürenlerin kasabaya gelen davetçiler olduğundan şüphelendiklerini savundular! Oysa davetçiler aslında o kasabadan dahi değildi. Sadece bir davet turundan dönüş yolunda kasabada mola vermişlerdi.
Utanç verici konum
Bu olay karşısında hükümetin konumu ise her zamanki gibi utanç vericiydi ve açıkça El Mag Budistlerinin suçuna ortak oldu. Öyle ki tecavüz olayı şüphelisi iddiasıyla 4 Müslüman genci tutuklarken o masumları (davetçi ve alimleri) öldüren yüzlercesini bıraktı. Hükümetin bu tavrı ise Müslüman azınlığın kendilerine karşı uygulanan ayrımcılık ve ırkçılık politikasına tepki vermesine yol açtı.
Fitne büyüyor
8 Haziran 2012 tarihinde ordu, 10 davetçinin öldürülmesini protesto etmek için herhangi bir gösteri ya da ayaklanma olur beklentisiyle Müslüman çoğunluğun yaşadığı Mangdo’daki camileri sardı. Aslında böyle bir şey El Mag Budistlerinin beklediği bir fırsattı. Protestocularla çıkan çatışmalar sonucunda hükümet sokağa çıkma yasağı koydu. Ardından Rohingya Müslümanlarının mahalleleri Budist polis tarafından sıkı ablukaya alındı. El Mag Budistleri ise yaşlı ve kadın Budistlerin dahi katıldığı Müslümanlara karşı sistematik yoketme kampanyalarını başlatmaları için başıboş bırakıldı. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasına, Müslümanların köylerini ve evlerini kılıç ve bıçaklarla basmasına göz yumuldu.
İşte böylece Budist El Mag polisinin ve olayların yatıştırılması ve Budist çoğunluğun yaşadığı Akyab ve Sittwe gibi daha başka mekanlara da sıçramaması için sadece bazı çağrılar yapmakla yetinen hükümetin gözleri önünde katletme, mahalle ve köyleri ateşe verme silsilesi başlamış oldu. Müslüman çoğunluğu yaşadığı bölgelerde hükümetin sokağa çıkma yasağını fırsat bilerek Müslümanların mahallelerini olduğu gibi ateşe verdiler. Hiçbir Müslümanın, Arakan’ın başkenti Akyab’a ilerleyemeyişini güvence altına aldılar.
Ölüme göç
Bu şiddetin ve soykırımın sonucu olarak Arakan Müslümanları; evleri de yakıldıktan sonra çareyi köhne teknelerle kaçmakta buldu. Ancak yemeksiz içeceksiz çıktıkları bu yolculuklarında çoğunun sonu daha komşu ülkelere varamadan ölmek olacaktı.
AFP’nin haberine göre Bangladeş’te sınır muhafızları bir hafta kadar önce Rohingya Müslüman azınlıktan 300 Müslümanı taşıyan 8 kayığı geri gönderdi. Kayıklardakilerin çoğunluğunu ise Burma’daki şiddetten kaçmaya çalışan kadın ve çocuklar oluşturuyordu.
Bangladeş Sınır Muhafızları Gücü üyesi AFP’ye yaptığı açıklamada Şefik Er Rahman şöyle dedi: ‘300’den fazla Rohingya Müslümanı teknelerle Burma’nın Akyab şehrinden geldi. Teknelerde kadınlar ve çocuklar vardı ve çoğu ağlıyordu.’ Er Rahman, 8 teknenin Burma’ya; yani ölüme geri gönderildiğine işaret etti.
Burma Müslümanlarına karşı düşmanlığın, Budistlerin toplumsal oluşumunda ana temellerden birini oluşturduğuna işaret edilmektedir. Öyle ki Burma’da Budistler Müslümanlara karşı –ülkede Müslümanların tarihsel varlığına karşın- yasadığı yollarla ülkeye göçetmiş bir toplum olarak bakıyor.
1962 yılında gerçekleştirilen askeri darbeden bu yana askeri hükümet Müslümanların hükümette devlet işlerine ve orduya girmesini yasakladı. Geçen yüzyılın altmışlı ve yetmişli yıllarında binlercesini Bangladeş’e kovdu. Öte yandan Birleşmiş Milletler Burma Müslümanlarını dünyanın en çok zulüm gören azınlığı olarak kabul etmektedir.
Baskı
Burma’daki Budist rejim ülkedeki İslami kimliği bastırmak için oldukça sert tedbirlere başvurdu. Bu kapsamda camiler, tarihi okullar ve İslami eserler yıkıldı. Budist hükümet, zaman faktörünün etkisiyle yıkılan cami ve tarihi okulların onarımına da izin vermedi. Ekonomik baskılar da Budist hükümetin Burma Müslümanlarına karşı benimsediği zalim uygulamaların bir parçasıdır. Öyleki hükümet Müslümanların çoğunluğu oluşturduğu mahallelerde zorunlu gıda maddelerinin fiyatlarını iyice yükseltmiş, bu da kıtlık gibi bir durumun ortaya çıkmasına, binlerce Burmalı Müslümanın yaşamlarını sürdürebilmek için Tayland ve Bangladeş’teki sınır kamplarına kaçmalarına yol açmıştır.
-gaibin gaibe yaptığı;
yani birbirini bilmeyen birbirinden habersiz müminlerin birbirine yaptığı dua-
Dünyanın sessiz bakışları arasında katledilen Arakan Müslümanlarına yönelik komplonun gerçeğini, kayıklarıyla gözyaşları içinde ölüme iade edilen Burmalı Müslüman kadın ve çocukların halini İslamtoday yazarlarından Muhammed Vail kaleme aldı:
Sokaklar, içlerindeki kadınlarla, çocuklarla ve yaşlılarla evler ateşe veriliyor. Yangın kendisine isabet etmeyenler sonunda Budistlerin keskin ölüm aletleriyle karşı karşıya kalacak. Böylece sokaklar yine Müslüman azınlığa karşı fırkacı nefret tanrılarına adak olarak ceset ve kanla dolacak.
Burma’da gördüğümüz, yeni bir sahne değil. Zira altmış senedir sürekli işlenen suçlar zinciri kapsamında, iktidardaki askeri hükümetin suç ortaklığı ve uluslararası suskunluğun ortasında; bazen daha az bazen de daha fazla kanlı şekilde benzer sahneler tekrarlandı. Amaç ise nüfusları 750 bin olan, hiçbir vatandaşlığı bulunmayan ve Bangladeş sınırındaki Kuzey Rakhine Eyaleti’nde yaşayan Müslümanları son şahsa kadar yok etmek!
Budistler tarafından kendilerine ‘ülke halkı olmayan şahıslar’ gözüyle baktığı Arakan Müslümanları kendilerine karşı kısa süre önce Budist bir kızın tecavüze uğradığı söylentisinden yola çıkılarak patlak veren şiddet dalgasıyla ilan edilmiş soykırım savaşı ve ırkçılık ruhu arasında yaşıyor. Tabi ki bu tecavüz olayı da yalan. Zira bölgedeki Müslümanlar bu iddiayı yalanlayarak ardında kendilerine karşı bu mezhepçi şiddet alevinin tutuşturulmasının ardında etnik ve siyasi sebepler olduğuna işaret etti.
Komplonun başlangıcı
Burma hükümetinin Arakan Bölgesi’nde yaşayan Rohingya Müslüman azınlığa vatandaşlık vereceğini ilan etmesini Budist çoğunluğu oluşturan El Mag’lar yüzlerine atılan bir tokat gibi hissetti… Zira bu kararın, yeni doğmuş cumhuriyet hükümetinin gölgesinde seçim sonuçlarına ne derecede etki edeceğini çok iyi idrak ettikleri gibi, İslam’ın yayılmasına da büyük etki edeceğini biliyorlardı.
Budistler fazla zaman geçmeden hükümetin Rohingya Müslümanlarına yönelik görüşünü ve konumunu değiştirmek, kamuoyunun ve hükümetin önünde onları ‘teröristler’ ve ‘dışarıdan gelenler’ olarak gösterebilmek için Burma’nın dışından; özellikle de Rusya’dan, Rohingya Müslümanlarının tanınmalarını durduracak ya da en azından engelleyecek komplolarını uygulayıp ülkede kargaşa çıkaracak bir grup genç topladı. Buna ek olarak dış kamuoyunun yokluğu, El Maglar’ın dizginleri kontrolü altında tutması ve Budist polisin suça ortaklığı ortamında Müslüman Rohingya halkını yok etmek için fırsat oluşturulmak istendi.
Fitne
Bu gergin ve komploların kurulduğu atmosferde takdir-i ilahi; Müslüman alimleri ve davetçileri taşıyan bir otobüs, Müslümanların neredeyse hiç bulunmadığı Budist kasabası Tass Wcokk’ta mola verdi. Otobüs mola verince Budistlerden bir grup kendilerine saldırdı. Yaklaşık 466 Budist, Müslüman alim ve davetçilerin ellerini ve ayaklarını insanlık dışı bşr surette bağladıktan sonra yüzlerine ve kafalarına sopalarla vurarak öldürdüler. Bir de fitne çıkarmak için bunu, Müslümanlardan birinin tecavüz edip öldürdüğünü iddia ettikleri Budist kızın intikamını almak için yaptıklarını, kıza tecavüz edip öldürenlerin kasabaya gelen davetçiler olduğundan şüphelendiklerini savundular! Oysa davetçiler aslında o kasabadan dahi değildi. Sadece bir davet turundan dönüş yolunda kasabada mola vermişlerdi.
Utanç verici konum
Bu olay karşısında hükümetin konumu ise her zamanki gibi utanç vericiydi ve açıkça El Mag Budistlerinin suçuna ortak oldu. Öyle ki tecavüz olayı şüphelisi iddiasıyla 4 Müslüman genci tutuklarken o masumları (davetçi ve alimleri) öldüren yüzlercesini bıraktı. Hükümetin bu tavrı ise Müslüman azınlığın kendilerine karşı uygulanan ayrımcılık ve ırkçılık politikasına tepki vermesine yol açtı.
Fitne büyüyor
8 Haziran 2012 tarihinde ordu, 10 davetçinin öldürülmesini protesto etmek için herhangi bir gösteri ya da ayaklanma olur beklentisiyle Müslüman çoğunluğun yaşadığı Mangdo’daki camileri sardı. Aslında böyle bir şey El Mag Budistlerinin beklediği bir fırsattı. Protestocularla çıkan çatışmalar sonucunda hükümet sokağa çıkma yasağı koydu. Ardından Rohingya Müslümanlarının mahalleleri Budist polis tarafından sıkı ablukaya alındı. El Mag Budistleri ise yaşlı ve kadın Budistlerin dahi katıldığı Müslümanlara karşı sistematik yoketme kampanyalarını başlatmaları için başıboş bırakıldı. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasına, Müslümanların köylerini ve evlerini kılıç ve bıçaklarla basmasına göz yumuldu.
İşte böylece Budist El Mag polisinin ve olayların yatıştırılması ve Budist çoğunluğun yaşadığı Akyab ve Sittwe gibi daha başka mekanlara da sıçramaması için sadece bazı çağrılar yapmakla yetinen hükümetin gözleri önünde katletme, mahalle ve köyleri ateşe verme silsilesi başlamış oldu. Müslüman çoğunluğu yaşadığı bölgelerde hükümetin sokağa çıkma yasağını fırsat bilerek Müslümanların mahallelerini olduğu gibi ateşe verdiler. Hiçbir Müslümanın, Arakan’ın başkenti Akyab’a ilerleyemeyişini güvence altına aldılar.
Ölüme göç
Bu şiddetin ve soykırımın sonucu olarak Arakan Müslümanları; evleri de yakıldıktan sonra çareyi köhne teknelerle kaçmakta buldu. Ancak yemeksiz içeceksiz çıktıkları bu yolculuklarında çoğunun sonu daha komşu ülkelere varamadan ölmek olacaktı.
AFP’nin haberine göre Bangladeş’te sınır muhafızları bir hafta kadar önce Rohingya Müslüman azınlıktan 300 Müslümanı taşıyan 8 kayığı geri gönderdi. Kayıklardakilerin çoğunluğunu ise Burma’daki şiddetten kaçmaya çalışan kadın ve çocuklar oluşturuyordu.
Bangladeş Sınır Muhafızları Gücü üyesi AFP’ye yaptığı açıklamada Şefik Er Rahman şöyle dedi: ‘300’den fazla Rohingya Müslümanı teknelerle Burma’nın Akyab şehrinden geldi. Teknelerde kadınlar ve çocuklar vardı ve çoğu ağlıyordu.’ Er Rahman, 8 teknenin Burma’ya; yani ölüme geri gönderildiğine işaret etti.
Burma Müslümanlarına karşı düşmanlığın, Budistlerin toplumsal oluşumunda ana temellerden birini oluşturduğuna işaret edilmektedir. Öyle ki Burma’da Budistler Müslümanlara karşı –ülkede Müslümanların tarihsel varlığına karşın- yasadığı yollarla ülkeye göçetmiş bir toplum olarak bakıyor.
1962 yılında gerçekleştirilen askeri darbeden bu yana askeri hükümet Müslümanların hükümette devlet işlerine ve orduya girmesini yasakladı. Geçen yüzyılın altmışlı ve yetmişli yıllarında binlercesini Bangladeş’e kovdu. Öte yandan Birleşmiş Milletler Burma Müslümanlarını dünyanın en çok zulüm gören azınlığı olarak kabul etmektedir.
Baskı
Burma’daki Budist rejim ülkedeki İslami kimliği bastırmak için oldukça sert tedbirlere başvurdu. Bu kapsamda camiler, tarihi okullar ve İslami eserler yıkıldı. Budist hükümet, zaman faktörünün etkisiyle yıkılan cami ve tarihi okulların onarımına da izin vermedi. Ekonomik baskılar da Budist hükümetin Burma Müslümanlarına karşı benimsediği zalim uygulamaların bir parçasıdır. Öyleki hükümet Müslümanların çoğunluğu oluşturduğu mahallelerde zorunlu gıda maddelerinin fiyatlarını iyice yükseltmiş, bu da kıtlık gibi bir durumun ortaya çıkmasına, binlerce Burmalı Müslümanın yaşamlarını sürdürebilmek için Tayland ve Bangladeş’teki sınır kamplarına kaçmalarına yol açmıştır.
23 Haziran 2012 Cumartesi
Bu zalim hayatta kaldığı müddetçe biz hayatta kalmayacağız
Müslüman kardeşlerimize ve Irak’ta,
Ürdün’de ve Türkiye’de bulunan mücahid kardeşlerimizi, kardeşlerinin
yardımına koşmaya, zayıfların kanlarının dökülmesine ve kadınlarımızın
namusunun kirletilmesine engel olmak için canlarını feda etmeye ve sahip
olduğunuz bütün değerli şeyleri onları korumak adına harcamaya
çağırıyoruz. Batılı kafirlerin ve Doğulu işbirlikçilerin Şam
beldesindeki Müslümanlara daha fazla işkence, felaket ve vahşetten başka
birşey getirmeyeceğini söylüyoruz.
Biz akidesi, dini, bayramları ve savaşları bir olan tek bir Ümmetiz ve bizi parçalamak isteyenlere ‘Sykes-Picot’ anlaşması veya başka anlaşmalar ile hiç bir zaman teslim olmayacağız. Çünkü Rabbimizin kitabı Hakk’ı şöyle açıklamaktadır: ‘Doğrusu bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin.’ (Enbiya, 92). Ve yine Allah Rasulu şöyle buyuruyor: "Müminler birbirini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler"
Biz zulme uğramış kardeşlerimizi sadece
ağlayarak, gözyaşı dökerek ve kınama bildirileri yayınlayarak
savunmayacağız çünkü bu bizim yolumuz değil ve Allah’ın izniyle hiçbir
zaman olmayacaktır. Allah mazluma yardım yolunu bize şöyle gösterdi:
‘Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı
zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip
ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve
zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa
çıkmıyorsunuz?’ (Nisa, 75). Ve Allah kafirlerin gücünü kırmak ve
zulümlerini durdurmanın yolunu bize şöyle gösterdi: ‘Allah yolunda
savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa
teşvik et. Umulur ki, Allah kâfırlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki
Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.’
(Nisa, 84). Ve Allah kafirleri zelil etmenin, gururunu kırmanın ve
zafere ulaşmanın yolunu bize şöyle gösterdi: ‘Onlarla savaşın ki Allah,
sizin ellerinizle onların cezasını versin ve onları rezil ve rüsvay
etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın. Ve mümin bir kavmin
yüreklerini ferahlandırsın.’ (Tevbe, 14).
Biz cihad ve savaş yolunun kolay bir yol olmadığını biliyoruz. Fakat cihad yolu aynı zamanda kapalı bir yol değil. Aksi halde Allah bize bu yolu emretmez ve bizi buna mecbur tutmazdı. Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: ‘İşte o zaman Allah size iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birini vaad ediyordu ki, sizin olacaktı. Siz ise arzu ediyordunuz ki, şanı ve şerefi olmayan şey (kervan) sizin olsun. Halbuki Allah, âyetleriyle hakkı yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.’ (Enfal, 7). Siz direnişinizin barışçıl olmasını istediğiniz halde Allah sizin için başka bir yolu yazmış olabilir. Verilen bunca kurbandan sonra barışçıl direniş hayaline boyun eğmek cihad, sabır ve fedakarlık Ümmetine yakışmaz. Allah Azze ve celle şöyle buyuruyor: ‘Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysa ki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’ (Bakara, 216).
Ey Şam’ın kahramanları, hazır olun. Ey Irak’ın aslanları harekete geçin. Ey Ürdün’ün aslanları cihada çıkın. Ey Türkiye’nin erkekleri, bir adım öne çıkın. Çünkü kirletilen bacılarınızın ve annelerinizin namusudur, akıtılan oğullarınızın ve kardeşlerinizin kanıdır, çiğnenen akrabalarınızın ve vatanınızın onurudur. Zalim rejimin saldırılarını engellemek için kardeşlerinizin safında yerinizi alın, zalim rejimin yönetimini defedin, Rabbinizin şeriatını hakim kılın ve Allah’a tevekkül ederek ilerleyin. Şu müjdeyi hatırlayın: ‘Kim bir müminin dünyadaki bir sıkıntısını giderirse Allah da hesap günü onun sıkıntısını giderir’. Kardeşleriniz bugün büyük bir sıkıntı ile karşı karşıya. Kurtarıcı arıyorlar ama kurtarıcıları yok, yardım arıyorlar ama yardım edenleri yok. Sözlerinizle ve eylemlerinizle şunu ilan edin: ‘İşte sizin çağrınıza karşılık veriyoruz ey Şam beldesi. Bu zalim kibirlendiği müddetçe biz yaşamayacağız. Bu zalim hayatta kaldığı müddetçe biz hayatta kalmayacağız.’
Allahu Ekber. İzzet ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur.
Ve duamızın sonu, alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.
ebu yahya el libi
Biz akidesi, dini, bayramları ve savaşları bir olan tek bir Ümmetiz ve bizi parçalamak isteyenlere ‘Sykes-Picot’ anlaşması veya başka anlaşmalar ile hiç bir zaman teslim olmayacağız. Çünkü Rabbimizin kitabı Hakk’ı şöyle açıklamaktadır: ‘Doğrusu bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin.’ (Enbiya, 92). Ve yine Allah Rasulu şöyle buyuruyor: "Müminler birbirini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler"
(İbn Hanbel, IV, 271; Buhârî, "Edeb", 27; Müslim, "Birr", 66)
Biz cihad ve savaş yolunun kolay bir yol olmadığını biliyoruz. Fakat cihad yolu aynı zamanda kapalı bir yol değil. Aksi halde Allah bize bu yolu emretmez ve bizi buna mecbur tutmazdı. Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: ‘İşte o zaman Allah size iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birini vaad ediyordu ki, sizin olacaktı. Siz ise arzu ediyordunuz ki, şanı ve şerefi olmayan şey (kervan) sizin olsun. Halbuki Allah, âyetleriyle hakkı yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.’ (Enfal, 7). Siz direnişinizin barışçıl olmasını istediğiniz halde Allah sizin için başka bir yolu yazmış olabilir. Verilen bunca kurbandan sonra barışçıl direniş hayaline boyun eğmek cihad, sabır ve fedakarlık Ümmetine yakışmaz. Allah Azze ve celle şöyle buyuruyor: ‘Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysa ki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’ (Bakara, 216).
Ey Şam’ın kahramanları, hazır olun. Ey Irak’ın aslanları harekete geçin. Ey Ürdün’ün aslanları cihada çıkın. Ey Türkiye’nin erkekleri, bir adım öne çıkın. Çünkü kirletilen bacılarınızın ve annelerinizin namusudur, akıtılan oğullarınızın ve kardeşlerinizin kanıdır, çiğnenen akrabalarınızın ve vatanınızın onurudur. Zalim rejimin saldırılarını engellemek için kardeşlerinizin safında yerinizi alın, zalim rejimin yönetimini defedin, Rabbinizin şeriatını hakim kılın ve Allah’a tevekkül ederek ilerleyin. Şu müjdeyi hatırlayın: ‘Kim bir müminin dünyadaki bir sıkıntısını giderirse Allah da hesap günü onun sıkıntısını giderir’. Kardeşleriniz bugün büyük bir sıkıntı ile karşı karşıya. Kurtarıcı arıyorlar ama kurtarıcıları yok, yardım arıyorlar ama yardım edenleri yok. Sözlerinizle ve eylemlerinizle şunu ilan edin: ‘İşte sizin çağrınıza karşılık veriyoruz ey Şam beldesi. Bu zalim kibirlendiği müddetçe biz yaşamayacağız. Bu zalim hayatta kaldığı müddetçe biz hayatta kalmayacağız.’
Allahu Ekber. İzzet ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur.
Ve duamızın sonu, alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.
ebu yahya el libi
22 Haziran 2012 Cuma
22 haziran cuma-311.gün TÂ HÂ SÛRESİ ilk sayfa
96.
|
İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.
|
97.
|
(Ey
Muhammed!) Biz, Allah’a karşı gelmekten sakınanları Kur’an ile
müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin
ile (indirip) kolaylaştırdık.
|
98.
|
Biz
onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor
yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun?
|
|
||||
1.
|
Tâ Hâ.1
|
2,3.
|
(Ey
Muhammed!) Biz Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak
(Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye
indirdik.2
|
4.
|
(O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir.
|
5.
|
Rahmân, Arş’a3 kurulmuştur.
|
6.
|
Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O’nundur.
|
7.
|
Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da.
|
8.
|
Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur.
|
9.
|
Mûsâ’nın haberi sana ulaştı mı?
|
10.
|
Hani
bir ateş görmüştü de ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm
(oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut
ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum” demişti.4
|
11.
|
Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!”
|
12.
|
“Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ’dasın.”
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)